Kabul edersiniz, etmezsiniz bilemem ama takımın kapasitesi bu kadar. Yani buradan çıkacak netice bu takımdan çok büyük beklentiler içinde olmamamız gerektiğini bize gösterdi. Bu sene çile ve ızdırap senesi olacak, buna herkes hazır olsun.
Gelelim maça; İlk yarısı farklı, ikinci yarısı farklı bir oyun izledik bu akşam. Top sürekli Galatasaray’ın ayağında idi ve Beşiktaş kendi alanını savunarak oynuyor, hızlı hücum yapmaya çalışarak rakip defansı sıkıştırmak istiyordu ama düşündüğünü yapamadı Beşiktaş ‘lı oyuncular. Her öne çıktıklarında Galatasaray futbolcuları bu kontra topları kazanıp Beşiktaş yarı alanına hızla geçtiklerini gördük. Bana göre bu kadar kaliteli bir kadrosu olan Galatasaray’ın kadro derinliği olmayan Beşiktaş’ı ilk yarıda baskı altına alıp skor avantajını sağlaması gerekirdi. Temkinli oynayan ve kazanamıyorsan kaybetme düstüru içinde olan Galatasaray hocasını yadırgadım. Galatasaraylı oyuncular maça hocasız çıksalar bile bundan daha iyi oynayacaklarına eminim.
Peki, Beşiktaş’ta ne değişti Şenol Güneş’in gelmesi ile. Bana göre BATI YAKASINDA BİR DEĞİŞİKLİK YOK. Defans hakikaten dökülüyor. Birinci golde geç hamle yapan Rosier’in hatasına ikinci golü adeta seyreden Saiss’in hatası ve o harika kafayı vuran Icardi’nin vuruşunu seyretmesi, Beşiktaş’ın kalesini 4-5 kişi ile savunmasına rağmen Galatasaray’ın 3 kişi ile etkili olmasını ve ikinci yarıda tabiri caiz ise “bir kamyon gol” kaçırmasını unutmak mümkün mü !
Şenol hocanın işi zor. Bu takımın lige hazırlanması ve arızanın giderilmesi için çok uğraşması gerekiyor. Defansı arızalı, orta sahası verimsiz, forvette çoğalamaması ve hepsinden de en önemlisi takımın hızlı oynayamaması kolay kolay tedavi edilecek bir durum değil. Kazanılan toplar rakip alana ya çok geç gidiyor ya da rakipler hemen müdahale ediyorlar ve bizim takım orta saha oyuncuları, defansa yardıma gelmekte gecikiyorlar. Geçmiş yıllarda Şampiyon olan takımlardaki defansın göbek ikillerini gözünüzün önüne getirin ve düşünün. Beşiktaş’ta Zago-Ronaldo, ,Fenerbahçe’de Uche-Högh ve Galatasaray’da Popescu-Bülent ikilisini. Bu oyuncular takımı rakip alana taşır ve yetmez ayaklarındaki top ile hücum hattının önüne kadar gelirlerdi. Topu rakibe kaptırmadan dripling yapan bu ikililer, takımın rakip alanda çoğalmasını neden olurlardı. Beşiktaş’ın bu tip oyucuları yok.
Kıssadan hisse biz bu maçı kazanacağız ve Beşiktaş’tan daha iyi bir takımız diyen Galatasaraylı oyuncular kendi kapasitelerinin üstüne çıkarak ve bu maçı istiyoruz diyerek hem sağ kanattan , hem de sol kanattan bindirme yapıp Beşiktaş kalesini abluka altına aldılar ve bana göre de haklı bir galibiyet ile soyunma odasının yolunu tuttular. . Ne yaparsan yap , Beşiktaş dün akşam Galatasaray’ı yenemezdi. Biz bir hücuma kalkıp geri dönene kadar Galatasaraylı oyuncular en az 3 tane net pozisyon kazanıyorlardı.
Bir sözüm de Weghorst’a olacak. İyisin, hoşsun, çok koşuyor ve arkadaşlarına yardım ediyorsun ama senin kadar iri olmayan stoperlerden kafa topu alamıyorsun ve sürekli ellerinle rakiplerin formasını tutup faullü oynuyorsun. Bu fizik ile rakiplerini ezip geçmen gerekir ama yapamıyorsun. Maç içinde gereksiz yerlere gidip-gelmek senin enerjini alıyor, biraz daha dengeli davran.
Son olarak ta bana göre hak edenin kazandığı bir maçı izledik. Söylenecek bir şey yok. Beşiktaş takımı fiziken yok kondisyon bitmiş, sakatlıklar da cabası. Sezon başı olması bu kadar çok adale sakatlığının olması düşündürücü.
Beşiktaşlı futbolcular Bu sezon oynadığı 3 büyük maçtan galibiyet armağan edemeyip taraftarının başını öne eğdirdi.
Ali ENGİN