
Beşiktaş, Spor Toto Süper Lig’in 10’uncu haftasında Trabzonspor’u konuk etti. Zorlu karşılaşma 2-2’lik eşitlikle tamamlandı. Beşiktaş’ta Valerien Ismael’in taraftarlar tarafından istifaya davet edildiği, Trabzonspor’da Yusuf Yazıcı’nın kırmızı kart gördüğü maçı spor yazarları değerlendirdi. Usta kalem tecrübeli çalıştırıcı hakkında çarpıcı ifadeler kullandı.
TRABZONSPOR ÇANTADA KEKLİK DEĞİL (CEMAL ERSEN)
Haftanın en önemli sınavı öncesi altı çizilmesi gereken bir konu vardı. Beşiktaş son maçını 7 gün önce oynadı. Sakatlar düzeldi, futbolcular hafta boyu bu 90 dakikaya odaklandı. Üstelik rakipler için İnönü stadı gibi bir deplasman cehenneminde ev sahipliği yaptı. Avantajını kullanabildi mi? Hayır, elinin tersi ile itti.
Diğer yanda Trabzonspor, aynı sürede üçüncü maçına çıktı. Üç günde birbirinden önemli karşılaşmalar. Aynı süreçte fiziksel ve mental olarak hazırlanmak bizim ligimiz için hep zordur. Bu yoğun trafikten en az hasarla çıkmak her babayiğidin harcı değil. Lakin ne yaptı Trabzonspor? Futbol aklı, inancı, fırsatçılığı, duran top organizasyonları ve şut denemeleriyle skor üretmeyi denedi. Bu koşullarda aldığı puan altın değerindedir. Galibiyet kadar önemlidir, sezon sonu göreceğiz sonucunu.
Futbol kalitesi vasatı aşmayan bir ilk yarı izledik. Üç gol vardı ama ikisi savunma hatalarından gelince bu seviyedeki takımları nasıl eleştirmesin insanlar?
Beşiktaş beklendiği gibi baskı kurup fişi erken çekmeyi planlamıştı belli ki. On dakika sürmedi, saman alevi gibi söndü. Hesapta olmayan ise Trabzonspor’un sürpriz golcüleri idi! Öyle ya, forvet diye transfer edilen ve bu maça kadar siftahı olmayan Maxi Gomez’in savunmacıların üzerinden topu ağlara göndereceğini nasıl hesap edebilirdi Valerien İsmael? Gomez ve bordo-mavili ekip kendine geldi.
Bakın bu kadar yorgunluk, konsantrasyon eksikliğini birlikte getirir. Beşiktaş’ın tıkır tıkır işleyen sağ-sol kanat organizasyonları eski tadını vermese de, Rosier’in kestiği ortaya kaleci Uğurcan ve en az iki kişi daha müdahale etmeliydi. Müdahale geldi ama Larsen’den. Çok şanssız bir andı, kendi kalesini gördü.
Ya sağlam ve diri durması gereken Beşiktaş cephesi? Bu kez rakibe nazire edercesine sahneye çıkan Masuaku oldu. Öyle bir noktadan geri pas yaptı ki, hani Larsen inip Trezeguet’e o topu verse, ayakta alkışlanırdı. Mısırlı affeder mi? Kesti faturayı.
İşler iyi ya da kötü giderken devre arasında soyunma odalarındaki talimatlar önemlidir. En kritik bölümdür çünkü. Beşiktaş teknik direktörünün agrasif tavrını bizim hocalara benzetiyorum. “Ya hep ya hiç” dediğini tahmin ediyorum. Kaçı anladı bilmiyorum ama, yine müthiş bir baskıyla başladı takımı.
Trabzonspor yine takım savunmasına döndü. Bu yorgunlukta kolay değil. Beşiktaş her şeyi denedi galibiyet için. Cenk’in golü asla rastlantı değildi. İkinciyi yapmak ona moral verdi.
Abdullah hocanın hamleleri önemliydi. Artık performansını sorgulaması gereken Abdülkadir Ömür’e 56 dakika dayanabildi. Gomez’in yerine de Umut’u alarak hücuma taze kuvvet kattı. Bardhi de rolünü aldı. Sonra direnç için Siopis ve Yusuf Yazıcı değişiklikleri geldi. Sonuç verdi mi? Yazıcı’nın son dakikadaki faulünün izledikten sonra kırmızıya dönmesi VAR’ı yine tartışılır hale getirdi. Ağır bir karardı bence.
Trabzonspor’un bu koşullarda kazandığı puan, galibiyet kadar önemli. Böyle bir deplasmandan eli boş dönmemek küçümsenemez. İki kez öne geçmesine karşın neden berabere kaldığını soranlara yanıtım; karşısındaki rakip bu koşullarda mücadele etse, mazeretiniz ne olurdu?
Trabzonspor iyi yolda. Hocayı ve oyuncuları eleştirmekten vazgeçin. Futboldan anlamayanların acımasız eleştirileri takımlarına zarar veriyor. Hadi çıkın, siz oynayın bu koşullarda! Üç puan önemlidir bu deplasmanda, alınmış beraberlik üç puan kadar önemlidir.
TRABZONSPOR SALLADI AMA YIKAMADI (AKSAL YAVUZ)
Süper Lig’de iki ileri, bir geri giden Trabzonspor’un Monaco’ya uyguladığı farklı galibiyet tarifesi; Avrupa’da yankı uyandırmasının yanı sıra hem camiada morallere tavan yaptırdı hem de oyuncuların özgüvenini yerine getirdi…
Merak edilen, Avrupa’da ses getiren Trabzonspor’un, Beşiktaş başta olmak üzere diğer şampiyon adayı takımlara İstanbul’dan ‘Geri dönüşün’ sinyalini gönderip göndermeyeceğiydi!
İlk yarının kısa bir özetini geçecek olursak, birçok maça yüksek tempo eşliğinde başlayan, oyunu sürekli kanatlara yaymaya çalışan, iştahlı oynayan çalışan siyah-beyazlı takımın oyuncularının topla birlikteliğine müsaade eden Trabzonsporlu oyuncular, ayağa hızlı ve isabetli paslarla oyunu örerek sonuca gitmeyi çalıştılar, karşılığını da aldılar…
Atılan üç gol de bordo-mavililerden geldi, Gomez ve Trezeguet rakip ağları, Larsen kendi ağlarını havalandırdı…
İkinci yarıya Beşiktaş daha etkili başladı ancak 59’da Bardhi, Ersin ile karşı karşıya kaldığı pozisyonu gole çevirse skor çok daha farklı olabilirdi.
Cenk’in golü sonrası moral bulan Beşiktaşlı oyuncular, tribünlerin de desteğiyle kanatları kullanarak tempoyu artırmaya çalışsa da Avcı’nın öğrencileri hata yapmadı…
Netice itibariyle keyifli, bol gollü bir derbi izledik… Anlayacağınız Trabzonspor salladı ama yıkamadı!
Trabzonsporlu oyuncular, iki kez öne geçtikleri maçtan bir puanla ayrıldıkları için moralleri bozulabilir ancak evinde taraftarının desteğiyle etkili oynayan Beşiktaş gibi şampiyon adayı bir takımdan puan alarak Trabzon’a dönmeleri gayet iyi…
Böylelikle diğer şampiyon adayı takımlara da İstanbul’dan mesajı vermiş oldular…
BİR ‘WİNNER’ ARANIYOR / ATİLLA GÖKÇE
Karman çorman bir maç izledik… İlk yarıda topa sahip olan ev sahibi Beşiktaş topu kullanamadı. Uzun paslarla hücumu tercih ettiler. Saha bitti, top çizgileri geçti ama en az on kez gördük ki o top takım içinde adamdan adama geçmedi.
Weghorst Trabzonspor’un kıskacındaydı Vitor Hugo ve Bartra adım attırmıyordu. Zavallı Hollandalı ne ceza alanına girip kendisiyle duvar yapabilen bir arkadaş buldu ne kafasına isabetli bir pas alabildi. Yine de iyi niyeti ve enerjisiyle, Cenk’in golündeki pozisyonun başlangıcında hiç değilse direği buldu.
Trabzonspor, Monaco yorgunu ya da zafer sarhoşu muydu? İkisi de değildi. Sanki Monaco galibiyetiyle Süper Lig’in efendisi olduğunu da hatırlamış İstanbul’da tazelenmiş bir iştah ve enerjiyle maça ağırlığını koymuştu.
Valerien İsmael’in hangi taktiği verdiğini merak ederken, Trabzonspor’un kazandığı ilk korner atışında Bakasetas’ın gönderdiği topa Maxi Gomez’in kafa vuruşunu izledik. Meşin yuvarlak ağlardaydı. Hayret o atış sırasında Gomez topa kafa vurmadan önce Beşiktaş savunmasından tek oyuncunun ilaç için havaya sıçrayıp perdeleme yaptığını göremedik. Sonrasında peş peşe iki hata.. Önce Rosier’in sağdan kale ağzına gönderdiği topa karambolde son yüklenen Larsen oldu. Şaşırdı çocuk, topu kendi kalesine gönderdi. Az sonra da Masuaku, öyle kör bir pas attı ki Trezeguet Beşiktaş ceza alanında buluşuverdi meşin yuvarlakla… Golü atmak hiç de zor değildi.
Valerien İsmael’i eleştirenler haksızlık yapıyor evet. Fesat bir kampanya ile Başkan’ı da üzüyorlar… Tamam da… Bu maça Dele Alli ile başlamak, sakatlanan Ghezzal’ın yerine Redmond’la devam etmek hataydı. Kanatta sadece NKoudou ile yalnız kalan Beşiktaşlılar ortadan kısır hücumlarda da topu çabuk kaybettiler. Muleka ile Cenk Tosun kenarda beklerken Beşiktaş zaman hovardalığı yapıyordu. Geçen hafta İsmael’in Cenk Tosun’a daha fazla süre vermesini önermiştim. Valerien 68’de Cenk’i ve Gedson’u oyuna sokarak ikinci yarıda yüksek tempoyla estirdiği rüzgarın karşılığını da nihayet aldı. Önce Weghorst’un direkten dönen vuruşu sonra da Cenk Tosun atletik bir beceriyle Uğurcan’ı avlaması. Ne demişler: Yenemiyorsan, yenilme!
Bu maçtan sevinçle çıkan takım kuşkusuz Trabzonspor. Onca yorgunluk maratonundan güçlü bir rakibe yenilmeden dönmek elbette önemlidir.
Beşiktaş açısından bakarsak… İsmael oyuna Dele Alli ile başlarken, Redmond’u sokarken hatalıydı. Cenk Tosun’u sağ kanatta Ghezzal’ın, solda NKoudou’nun yerine herhangi bir kanatta oynatabilirdi. Hele Muleka’yı oyuna almak için 84’ü beklemese belki de maçı kazanabilirdi. Neyse ki Cenk Tosun’u unutmadan sahaya sürüp 1 puanı kurtarabildi. Uzun lig maratonlarında ”Kazanan Takım” (Winner) olmak çok önemlidir. Başakşehir, Fenerbahçe maçlarından sonra dün de gördük ki Beşiktaş bu yıl böyle bir özellik sergileyemiyor. Çünkü İsmael bir (winner) değil!
Trabzonspor yoğun maç programından ve psikolojik baskıdan bunalabileceği bir dönemde zaman zaman sert ve hırçın oyunla Beşiktaş’a zor bir gün yaşattı… Maçın başında Hamsik’in Salih Uçan’ın ayağına kramponla basması ve Ali Şansalan’ın bu harekete sarı kart göstermemesi hataydı. VAR uyarısıyla Yusuf’a kırmızı kart göstermesi ise doğru karardı. Bu arada… Sevdiğimiz bir futbolcudur Yusuf… Memlekete uğramışken kendisini yenilemesini, takımına daha fazla destek vermesini bekleriz. Böylece Herr Kuntz da Cenk’le ikisini hatırlayabilir hiç değilse.
HESAPTA OLMAYAN İŞ KAZALARI (BİLAL MEŞE)
Futbol adına çok keyifli bir ilk yarı izledik dersek abartmış olmayız. Temposu yüksek, mücadele derseniz harika… Baskı, pres ve goller, yani her şey var.
Hesapta olmayanlar, yani iş kazaları… Larsen kendi kalesine golü atıyor, Masuaku, Gomez’e asist yapıyor! Eee futbolun içinde bunlar da var. Bu tip sakarlıklar, oyuna başka güzellikler katıyor, heyecanı bir tık daha yukarı çıkarıyor.
Bu yarıda atılan üç golü kantara çıkaralım. Gomez, Trabzonspor’un ileri uçtaki golcüsü, yani onu yalnız bırakmayacaksınız, radarınızda olacak! Beni asıl şaşırtan, Saiss’in yerine on birde sahaya çıkan Montero tercihidir. Montero, yanılmıyorsam Alanya maçında 45 dakika oynadı. Peki Valerian Ismael, elinin altında Welinton varken, niye o arkadaş? Kaldı ki Welinton, boylu – poslu, artı, fiziğini de çok iyi kullanıyor. Gördük ki, Gomez hava toplarında oldukça etkili… Attığı ilk golde bunu gördük. Gerek Tayyip Talha, gerekse Montero onu kontrol etmekte sıkıntı çektiler.
Trabzonspor, Beşiktaş dersini iyi çalışmış. Nitekim savunmayı sağlam tuttular, rakibe boş alan bırakmadılar, özellikle N’Koudou’ya adeta gözaltında tuttular. Weghorst, forvette belki klasik olacak, çok yalnız kaldı. Bir pozisyon yakaladı, ona da Uğurcan vize vermedi.
Hep söyledik, Ghezzal varsa pozisyon üretirsiniz. Nitekim Larsen’in kendi kalesine attığı golde onun payı olduğu kadar, Rosier’in de çabukluğu ön plandaydı. Ne var ki Ghezzal’e nazar değdi, sakatlanıp, yerini Redmond’a bıraktı.
Kuşkusuz Masuaku, Kartal’ın bence en iyi transferlerinden… Gelin görün ki öyle bir hata yaptı ki, o da şaşırdı, biz de ona yakıştıramadık! Sanırım Larsen’e nazire yaparcasına Trezeuget asist yaptı, tecrübeli futbolcu bu piyangoyu kaçırır mı, elbette kaçırmaz! Bu yarıda Salih Uçan’ın estetik içeren bir şutu var, ona da Uğurcan izin vermezken, Weghorst’un da bir fırsatı golle taçlandıramadı.
Bu işin ustası falan yok. Örnek mi Souza… Kartal’ın baskıyı öne çıkardığı anlar, Bardhi’ye o da asist yaptı, Allah’tan dışarı attı. Bazı hamleler vardır, karşılığını alırsınız. Dele Alli çıktı, yerine Cenk Tosun girdi, üç dakika sonra hocasını utandırmadı. Weghorst’un kafa şutunda direkten dönen topu tamamladı, skoru eşitledi. Son yirmi dakikasında Kartal, adeta rakip kaleye park etti, müthiş bir baskı kurdu, Ugurcan’ı geçecek kramponu ara ki, bulasınız!
Trabzon öyle veya böyle istediğini alıp, evine döndü. Kartal ise kan kaybetmeye devam ediyor.
Gelelim orta hakem Ali Şansalan’a… Faullerde adeta çifte standart uyguladı, ne Beşiktaş’ın ne de Trabzon’un senin kıyağına gereksinim yok, bilesin hocam. Örnek Cenk Tosun ve Weghorst’un mücadesi, ikisini de ters verdin! Yusuf, Gedson’a arkadan müdahelesi kırmızının babası! Sen sarıyı çekiyorsun, neyse ki VAR’da Serkan Tokat var. Sen pas geçtin, o geçmedi, uyardı. Üstelik burnunun dibinde!
ERMAN ÖZGÜR (FANATİK) – Beşiktaş’ın iç saha avantajını kullanabilmek adına yapmaya çalıştığı coşkulu ve saldırgan başlangıç, Trabzonspor’un sahaya iyi yayılıp oyunu dar alana çekmesi ile boşa gitti. Ghezzal ve N’koudou’yu iyi savunan Trabzonspor kornerden Bakasetas ortasıyla Maxi Gomez ile golü bulup bu iyi savunmayı hücum başarısıyla taçlandırdı. Ghezzal-Rosier bağlantısı ile gelen Larsen golüne rağmen oyun disiplini ilk yarı boyunca Trabzonspor’dan yana oldu. Bu savunma disiplini Masuaku’yu hataya zorladı ve Trezequet net bir gol vuruşu ile tabelayı tekrar değiştirdi. Dele Alli’nin pek etliye sütlüye karışmaması ve Ghezzal’ın da sakatlanması ile Beşiktaş soyunma odasına çok sıkıntılı gitti. 2. yarıya baskılı başlayan taraf sıkıntılara rağmen Beşiktaş’tı ancak hücumda final paslarının başarısızlığı, kamikaze gibi çıkışların dönüşünde Trabzonspor’un yakaladığı boş alanlar dikkat çekti. 60 dakikada Josef hatasında Bardhi golü atsa maçın fişini çekebilirdi. Beşiktaş için kısır döngü Valerien İsmael’in inadından vazgeçip Cenk ve Gedson’u erken oyuna aşması ile son buldu. Weghorst’un direkten dönen kafasını gol yapan Cenk Tosun skoru dengeledi. Beşiktaş hamlelerin karşılığını 1 puan olarak aldı belki ama büyük resme bakınca kendi sahasında yine bir derbide 2 puan kaybetmiş oldu. Trabzonspor ise Monaco zaferinden sonra İstanbul deplasmanından aldığı puanla sahadan mutlu ayrılan taraftı.
UĞUR MELEKE (HÜRRİYET) – Beşiktaş’ın dünkü hücum stratejisiyse genelde tek tipti: Siyah beyazlılar solda yoğunlaşıp konsantrasyon oraya toplandığında en sağa 50 metrelik bir kros pas… Ya da sağda yoğunlaşıp en sola 50 metrelik bir kros pas… Defalarca denediler bunu. Adeta sahanın 68 metrelik enini son santimine kadar kullandılar. Bu uygulamanın sonucunda da kenar ortaları geldi çoğunlukla. Eğer böyle bir stratejiyle oynuyorsanız ceza alanı içinde iki santrfor olması çok daha mantıklıydı. Bu 68 metre genişlikteki oyun 4-4-2 istiyor zira. O yüzden Cenk oyuna girdikten sonra daha etkili oldu bu ortalar. Cenk’in golü, Beşiktaş’ın maçtaki 25’inci ortasının ürünüydü. Trabzonspor da aynen geçen sezonun ilk devresindeki maç gibi bir fırsat oyunu yansıttı sahaya. Aynen geçen sezon olduğu gibi 2-1’i buldular, ama ikinci devrede çok fazla geriye yaslandıkları için skoru koruyamadılar. Dün Uğurcan özellikle ikinci yarıda çok fazla uzun pas attı ve onun isabet yüzdesinin düşüklüğü Trabzon’un işini zorlaştırdı. Bence milli kaleci, hafta içinde ekstra pas çalışması yapmalı.
TURGAY DEMİR (FOTOMAÇ) – Beşiktaş bildiğimiz kimliğinden çok uzak. Dele Alli sahada yok, N’Kouduo karşısında ligin en statik sağ beki varken rüzgar gibi eseceğine aldığı her topta bekliyor. Kör dövüşü gibi oyuna benzer bir şey var ama ruh yok… Trabzonspor ona keza… Abdülkadir Ömür başta onlar da uyur gezer gibi. Duran top ve sahanın en iyilerinden Masuaku’nun asistiyle iki gol buldular ama yine oyun diye bir şey koymuyorlar ortaya. Soğutabildikleri kadar soğutmaya çalışıyorlar. Sahada bunlar olurken Fransız seyrediyor. İkinci yarının ortaları olmuş hâlâ, sakatlanan Ghezzal dışında değişiklik yok. Pes! Taraftar çekiyor isyan bayrağını; İsmail uyuma değişiklik yap Kartal’a… Ondan sonra anca uyanıyor Valerien İsmael ve Gedson’la Tosun Paşa’yı atıyor sahaya. Manzara değişiyor elbette, Beşiktaş büyük baskı kuruyor ve tribünler de devreye girince Cenk’le beraberlik golü geliyor. İsmael bu değişikliklerin yarısını 46. dakikada yapmış olsa Beşiktaş muhtemelen maçı kazanırdı. Taraftar işin farkında o nedenle son dakikalarda “İsmael istifa” diye haykırdılar. Başkan Ahmet Nur Çebi duydu mu bilmem ama duyması şart, çünkü İsmael, Beşiktaş’ın hocası olacak kaliblerede değil. Not: Ali Şansalan berbat bir maç yönetti, faullerdeki kararları inanılmaz çelişkiliydi. VAR olmasa gözünün önünde olan pozisyonda Yusuf Yazıcı’nın kırmızısını da es geçecekti.
ALİ ECE (FANATİK) – Beşiktaş ilk yarıda iki golü de haybeye yedi. Maxi Gomez bir ara La Liga’da Benzema’dan sonra en fazla kafa golü atan oyuncuydu. Form geçici, klas kalıcı: Trabzonspor kornerinde kafayla gol atabilecek bir numaralı olağan şüpheli Maxi Gomez’i bomboş bırakırsan golü göz göre göre yersin! İkinci yenilen gol zaten o ana kadar Beşiktaş formasıyla gayet iyi performans sergileyen Masuaku’nun bir anlık büyük hatası. İlk yarıda Beşiktaş’ın golü tamamen Beşiktaş’ın en güçlü kanadının başarısı: Rosier çok iyi sağ bek, Ghezzal çok özel bir oyuncu lakin ikisi arkalı önlü oynayınca Beşiktaş’ın sağ kanadı ikisinin bireysel yeteneklerinin toplamından daha da güçlü! Orada Ghezzal, Rosier’yi gördükten sonra nihayet bir oyuncu bir Beşiktaş akınında havadan ezbere şişirme yerine yerden sert keserek gol opsiyonlarını çoğalttı ve Larsen kendi kalesine attı. Beşiktaş 2-1 yenik duruma düştüğünde bile Ghezzal- Rosier kanadı umut veriyor, Beşiktaş’ın oyununa başka bir boyut katıyordu. Ta ki Ghezzal tekrar sakatlanıp çıkana kadar! Sonrasında Beşiktaş oyuncu değişiklikleriyle 4-4- 2’ye dönene kadar vasatlaştı. Dele Alli ilk yarıda kötü, ikinci yarıda iyiydi. Tek tek sabaha kadar oyuncuları değerlendirebiliriz lakin asıl mesele oyunculardan çok oyunda. Beşiktaş bu sezon ev sahibi olduğu ikinci derbide de tribünlerin beklediği performansı sergileyemedi. Trabzonspor’un Perşembe gecesi Monaco karşısında oynadığı maçın ertesinde beklenen fiziksel üstünlük farkını da sahaya yansıtamadı.
ÖMER ÜRÜNDÜL (SABAH) – Maç öncesi yaptığım analizde Beşiktaş’ın stoperde sıkıntılar yaşayacağını düşündüm. Saiss’in yerine oynayan Montero’nun maç eksiği vardı, ilk defa Taha ile oynayacaktı. İlk yarı kaleye üç orta geldi, diğer ikisine de rakip vurdu. Bu arada tabii ki istikbal var ama bazı genç oyunculara medyada erken övgüler yağdırmak fayda getirmiyor. Örnek: Tayyip Talha… Avcı, Siopis’i oyuna geç aldı. Daha evvel üçüncü hakkı olarak kullanmalıydı. Oynadığı hiçbir maçta iyi bir performans göstermeyen Yusuf Yazıcı bir de kırmızı kart gördü. Uğurcan’ın da ilk yarıda Salih Uçan’ın şutunu kurtarması takımı adına önemliydi. Trabzonspor’un ağır Monaco maçından sonra Beşiktaş’tan aldığı 1 puan başarıdır.
ALİ GÜLTİKEN (SABAH) – Dele Alli ile oynama düşüncesi kağıt üstünde bakınca güzel görünüyor. Fakat bugüne kadarki performanslarına baktığımızda büyük bir hayal kırıklığı… Bu kalitedeki bir oyuncuyu oynatarak kazanma düşüncesi kabul edilebilir bir şey. Ama her maçta bu kadar sabretmek faturayı Valerien İsmael’e çıkartır. Beşiktaş orta alanından beklediği verimi bugüne kadar alamadı. Bu da sonuçları çok net etkiliyor. Josef sahada var ama kafa olarak geçmiş performanslarının çok gerisinde. Dele Alli zaten varla yok arası. O zaman iş bir tek Salih’in omuzlarına kalıyor. Trabzonspor karşısında da Beşiktaş bu tekrarı yaşadı. Ghezzal’ın da oyundan çıkması ister istemez hücum verimlilğini de eksiltti. Trabzonspor bu maçta çok net bir şekilde tempoyu düşürme üzerine bir felsefe ile oynadı. Bunu da makul görüyorum. Bu durumda hamle yapması gereken taraf Beşiktaş kulübesi… Oyun özellikle ikinci yarıda Dele Alli’nin yerine ikinci bir santrforu çağırıyor. Yani sahadaki oyun bağıra bağıra bunu istiyor. Nitekim Cenk değişikliği ile oyun buna karşılık verdi. Yani Beşiktaş’ın elinde etkili bir ofansif kadro var. Sonradan oyuna giren Redmond ve Muleka da bu maçı kazandırabilecek derecede oyuna etki etmeye çalıştı. Özellikle başta Dele Alli olmak üzere bu değişiklikler daha önce yapılabilseydi Beşiktaş bu maçı alabilecek yeterliliğe sahipti. İçeride oynadığın Başakşehir, Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi üç önemli rakibine karşı bu oyuncularla kazanamazsan tribünler de bu tepkiyi doğal olarak koyar.